Eskişehir Tarihi

Eskişehir Tarihi? Eskişehir Tarihi Nedir?

Eskişehir Tarihi? M.Ö. 334 yılında iskenderin eline geçen eskişehir, iskenderin ölüm tarihi olan M.Ö. 323 yılana kadar Hellenizm dönemini yaşamıştır. Greklerin, Anadoluya bu devirde kitleler halinde gelip yerleştikleri, tarihi belgelerden anlaşılmıştır.

Eskişehir Tarihi?

tarihi çok eskilere uzanan Eskişehirin ilk yerleşim noktası şimdiki yerleşimin 6 km. kuzeyindeki Şarhöyük Dorylain dur. Eski yerleşimindeki harabelerden dolayı şehre Eskişehir adı verilmiştir. Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu çıkan eserlerin verdiği bilgilerden, Eskişehir ve yöresinin Neolitik çağa kadar i.Ö. 10.000 – 5.000 yılları uzanan bir yerleşim bölgesi olduğu anlaşılmıştır. Demircihöyük, Keçiçayırı Höyüğü, Kalkanlı Höyüğü, orman Fidanlığı, Küllüoba gibi yerleşim merkezleri hayli yoğun kitleler halinde yerleşim görmüştür.

Daha sonraları Hittiler döneminde Şarhöyük Dorylaion imparatorluğun batıdaki en önemli uç noktası olmuştur. i.Ö. 1200lerde Friglerin bölgeye yerleşmesi ile çoğalmaları ve diğer halklarla karışmaları sonucu üstün bir Frig uygarlığı yaratılmıştır. i.Ö. 695 yılında Kimmerlerin istilası ile yıkılan Friglerden sonra şehir Lidyalıların, M.Ö. 546 yılında da Perslerin hakimiyetine girmiştir.

M.Ö. 190larda Romalıların eline geçen Eskişehir, Romanın M.S. 395de ikiye bölünmesine kadar Roma imparatorluğunun sonra da Doğu Roma imparatorluğunun Bizans idaresinde kalmıştır. Büyük Selçuklu imparatorluğu zamanında doğudan gelen Türk Boyları, Bizansın zayıflığından da istifade ederek Doğu Anadoluya yerleşmeye başlamıştır. Selçuklu Hükümdarı Alparslanın 1071de Malazgirt savaşını kazanmasından sonra Türklere bütün Anadolu kapıları açılmış, süratle ilerleyen Türk orduları 1074de Eskişehiri almıştır. Bundan sonra Eskişehir, doğudan devamlı gelen boylar için bir yerleşme noktası olmuştur. inönü ilçesindeki Çarşı Camiinin yapım yılı 1074tür.

Sonraları Eskişehir Anadolu SelçukluDevleti ile Haçlılar arasında yapılan kanlı savaşalara sahne olmuştur. Eskişehir Anadolu Selçukllu Devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar bir selçuklu şehri olarak kaldığı halde, bu savaşlar nedeniyle fazla selçuklu eseri yapılamamıştır. Anadolu Selçuklu Devletinin eserleri, o devirde uzun süre uç beyliğin merkezi olan Sivrihisarda görülür

Osmanlı devletinin Kurucu su Osman Bey, 1284 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Mesut tarafından gönderilen fermanla aşiret reisliğinden çıkarak uç beyi olmuştur. Osman Bey, uç beyi olduktan sonra, gün geçtikçe kuvvetlenmiş ve 1289 yılında hakimiyet sahasına Eskişehir ve inönüyü de katmıştır. Osmanlıların ilk zamanlarında, devletin kurulu merkezlerinden birisi olması sebebiyle Eskişehire yakın ilgi gösterilmişse de Duraklama ve Gerileme devirlerinde pek ilgi gösterilememiştir. Bu nedenle Eskişehir yakın zamana kadar gelişememiştir. Şehir ancak 1877-1878 Osmanlı – Rus harbinden sonra muhacirlerin yerleştirilmeye başlamasıyla beraber gelişmeye başlamıştır.

Eskişehir Tarihi? Bugün Türkiyenin sayılı merkezlerinden olan Eskişehir, Fatihin ilk zamanlarına kadar ankara Beyliğine bağlı olarak kalmıştır. 1451 yılından sonra kütahya nın Beylerbeylik haline gelmesi üzerine Anadolu idari Teşkilatında değişiklik olmuş bu arada Ankaraya bağlı bulunan Eskişehir, Kütahya Beylerbeyliğine bağlanmıştır.

Osmanlı imparatorluğunun, Birinci dünya Savaşından müttefikleriyle birlikte yenik çıkması, askeri vesiyasi açılardan zayıflaması ve 30 ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile bu yenilginin uluslararası platformda tescil edilmesi, büyük bir devletin sonunu ve genç, Türkiye Cumhuriyetinin de başlangıcını haber veriyordu.

20. yüz yılın başlarında Eskişehir, bağımsız bir mutasarrıflıktı ve çevresiyle birlikte kalabalık bir nüfusa sahipti. Bugün olduğu gibi o günlerde de tarım, Eskişehirin, yaşamında önemli bir yer tutuyordu. 1890 lı yıllarda Eskişehire, gelen demiryolu da gelişerek, doğal ticaret yollarını takip etmiş, Eskişehir, batıdan gelip doğu ve güneye giden demiryollarının bir kesişim noktası haline gelmişti

1892 yılında kurulan Cer Atölyesi, demiryolunun ve demiryolu araçlarının bakım ve onarımını yapan önemli bir kuruluş olma özelliğini de taşıyordu. Demiryolu Eskişehirin ticaretini canlandırmış, burayı ticaretin yanı sıra askeri açıdan da önemli bir stratejik nokta konumuna getirmişti

Mondros Müterekesinin maddelerinden biri de itilaf Devletlerinin Osmanlı imparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri hükmünü taşıyordu. Bu maddeye dayanarak 13 Kasım 1918 tarihinde herhangi bir karşı direnişle karşılaşmadan istanbula çıkan ingiliz kuvvetleri, istanbul Bağdat demiryolu hattı boyunca kendilerince önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başladılar, bu işgalden 1919 yılının Ocak ayı sonlarında Eskişehirde nasibini aldı. 520 mevcutlu bir ingiliz birliği Eskişehir istasyonu çevresinde karargahlarını kurdu.

Mondros Müterekesinin maddelerinden biri de itilaf Devletlerinin Osmanlı imparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri hükmünü taşıyordu. Bu maddeye dayanarak 13 Kasım 1918 tarihinde herhangi bir karşı direnişle karşılaşmadan istanbula çıkan ingiliz kuvvetleri, istanbul Bağdat demiryolu hattı boyunca kendilerince önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başladılar, bu işgalden 1919 yılının Ocak ayı sonlarında Eskişehirde, nasibini aldı

520 mevcutlu bir ingiliz birliği Eskişehir istasyonu çevresinde karargahlarını kurdu. ingilizlerin Eskişehir istasyonu ve çevresini işgal ettikleri dönemde Eskişehir mutasarrıfı Hilmi Beydi ve bu kişi Damat Ferit Paşa tarafından kurulan ve işgalcilere sempati duyan Hürriyet ve itilaf Hükümeti nin adamıydı. işgal Eskişehir halkı tarafından nefretle karşılandı ve gösteriler düzenlenmeye başladı.

Hilmi Bey işgale karşı yapılan başkaldırı ve gösterileri huzur bozucu ayaklanmalar olarak niteliyordu. Eskişehirde 17 Mayıs 1919da Yunanlıların izmiri işgalini kınayan bir miting düzenlendi. Bu miting sonrasında işgalcilere karşı olan direniş, giderek daha örgütlü hale geldi ve güçlendi direnişi başlatanlar Eskişehirli aydınlardı

Bu tarihlerde 20. Kolordu Komutanı olan Ali Fuat Paşa ve Çerkez Ethemin de Kuvayı Milliye örgütlenmesine ve Eskişehirli, direnişçi aydınlara destekleri oluyordu. Ayrıca Ali Fuat Paşa, süvari yarbayı Atıf Beyi de Eskişehir Mıntıka Komutanlığına atamıştı. Atıf Bey, mutasarrıf Hilmi Beye karşı olan görüşleriyle de tanınıyordu. Atıf Bey, demiryolu dolayısıyla Eskişehirin ne denli önemli bir stratejik noktada olduğunun farkındaydı. 4 Eylül 1919 da gerçekleştirilen sivas Kongresi, bir başkaldırının, bir direnişin örgütlü olarak başlamasının da göstergesiydi

Bu kongreye Eskişehirden üç delege katıldı. Bunlar Bayraktarzade Hüseyin Bey. Akbaşlı Hüsrev Sami Kızıldoğan Siyahizade Halil ibrahim Beydi. Kongrenin tutanaklarının bastırılması için gerekli maddi kaynak yo ktu ve baskı için Eskişehir delegesi Bayraktarzade Hüseyin Bey 200 Osmanlı altını bağışta bulundu ve tutanaklar böylelikle basılabildi ve bu onur Eskişehirin ve Eskişehirlilerin oldu.

Sivas Kongresi ve kongre sonucunda tüm Anadolu insanının tek bir Vücut olarak kilitlenmesi gerek istanbul Hükümetinin, gerekse itilaf devletlerinin hoşnutsuzluğuna neden oldu. Bu arada Anadoluda bulunan neredeyse tüm kuvvet komutanları, istanbula karşı bayrak açmıştı.

Bu arada ingilizler Kuvayı Milliye güçlerine karşı saldırılar düzenlemek üzere Eskişehire yığınak yapmaya başladılar. Ali Fuat Paşa 13 Eylül 1919 da Ankaradan Sivrihisara intikal etti, 20 Eylülde ise Batı Anadolu Kuvayı Milliye Komutanı sıfatıyla bir bildiri yayınlayarak , Eskişehirde bulunan yerel yöneticilerin istanbul Hükümetinin emirlerini dinlememesini istedi. Bu arada ingiliz kuvvetlerine de bir çağrıda bulunanarak, istanbul Hükümetine karşı başlatılan bu harekatta taraf olmamalarını istedi. Bu tarihlerde Kütahyada da bir ingiliz işgal kuvveti bulunuyordu

ismail Hakkı Bey komutasındaki bir müfreze Kütahyaya giderek ingiliz kuvvetlerinin Eskişehire, doğru çekilmelerini sağladı. Kütahyada bulunan ingiliz kuvvetlerinin Eskişehire çekilmelerinden sonra Türk birlikleri Eskişehir — Kütahya Demiryolu üzerinde bulunan Alayunt köprüsünü yıkarak ingilizlerin tekrar Kütahyaya gelmesini engelledi. Bu Eskişehirde bulunan Hürriyet ve itilaf H ükümeti yanlılarını rahatsız etti ve Mutasarrıf Hilmi Bey, ingilizlerden yardım istedi, ancak ingilizler bu çatışmaların Osmanlı împaratorluğunun iç sorunu olduğunu belirterek, Mutasarrıf Hilmiye destek vermediler.

1 Ekim 1919da Damat Ferit hükümeti istifa etti. Yeni bir hükümet kuruldu, hükümetin başı Ali Rıza Beydi, Kuvay-ı Milliye yeni hükümetten bir çok istekte bulundu ve bu isteklerini de kabul ettirdi. Bu arada Eskişehirde mutasarrıflığına Hilmi Bey yerine Kuvay-ı Milliye yanlısı Çolakoğlu Sabri Bey getirildi. ibre bir anda tersine dönmüştü. Kuvay-ı Milliye karşıttan tutuklandı, kaçanlar da ingilizlere sığındıIar.Mutasarrıf Hilmi 4 Ekim 1919 da uğradığı bir saldırı sonucunda öldürüldü. 16 mart 1920de Meclis-i Mebusan dağıtıldı, 11 Nisanda ise resmen kapatıldı ve Osmanlı Devleti hükümetsiz kaldı.

Ankarayı ve Ankaradaki çalışmaları güvence altına almanın bir yolu ingiliz işgal ve denetiminde olan demiryolunu tekrar ele geçirmekti, Ali Fuat Paşa 17 Mart 1920de, 143. Alayla yola çıkarak Ankara – Eskişehir arasındaki demiryolunu tekrar ele geçirdi ve denetimi sağladı. Direnen ingiliz asker ve subayları da tutuklandı.

20 Mart 1920de Milli Alaya komuta etmekte olan 20. Kolordu komutan vekili Mahmut Bey, Eskişehirdeki işgal kuvvetleine bir uyarı yaptı ve Eskişehiri bir saat içinde terketmelerini istedi. Aynı gün, sürenin uzatılması istekleri reddedilen ingiliz kuvvetleri çok sayıda araç gereç ve mühimmat bırakarak Eskişehiri terk ettiler. Eskişehirin Yunanlılar Tarafından işgal Edilmesi ve Gelişen Olaylar uşak ve bursa üzerinden Kütahya ve Eskişehir üstüne saldırıya geçen Yunan kuvvetleri, 20 Temmuz 1921de Eskişehiri işgal ettiler. Türk Batı Cephesi güçleri Çiftelere dek geri çekildi. Durum Türk kuvvetlerinin tümüyle aleyhine dönmüştü. işgal kuvvetlerinin Ankara yakınlarına kadar gelmesi Türkiye Büyük millet Meclisinde rahatsızlıklara neden olmuştu.

Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa Ankaranın terk edilerek meclis çalışmalarının Kayseriye taşınmasını istiyordu. Ancak TBMMde kesinlikle Ankaranın terk edilmemesini yönünde karar aldı ve 5 Ağustos 1921 tarihinde Mustafa Kemal meclis yetkileriyle donatılarak Başkomutan oldu.

Yunanlılann Eskişehiri işgalini ve yaşananları Suzan Albek kitabında şöyle aktarır Türk ordusu Eskişehiri boşalttıktan sonra, Yunan elini kolunu sallayarak girdi buraya. Aylardan temmuz, Eskişehirde zerdali vaktiydi. Yunan ordusu dağınık, perişandı. ilk günler Aşağı Mahalledeki çarşının dükkanlannı yağmaladılar. Kurşunlu ca-miinin Menzilhanesini erzak depo su, Aşhaneyi mutfak yaptılar. Semahane Yunan askerleriyle doldu. Kumandanlar Fransız mektebine, Doğaloğlu hanı ve diğer büyük binalara yerleştiler. Odunpazanndaki Turan Numune mektebi hastane oldu. işgalden iki gün önce Ankara yönüne göçmüş zenginlerin evlerine yerleştiler. Bütün evlere beyaz bayrak asın dediler, astık. gece dokuzdan sonra sokağa çıkmayın dediler, çıkmadık. Bahçe duvarlanna delik açtık, sokağa çıkmadan birbirimize gidip geldik.

Bu arada Yunanlıların Eskişehiri işgallerinden iki gün sonra 22 Temmuz 1921 de Yunan kralı Konstantin Eskişehire geldi, yanında Yunan ordusunun üst rütbeli subayları bulunmaktaydı. Eskişehirde yapılan toplantıda kral Konstantin Yunan Orduları Başkomutanı oldu, bundan beş gün sonra Kütahyada yapılan bir başka toplantıda ise Ankaraya saldırı kararı alındı. Yunan Ordusu yaptığı büyük hazırlıklardan sonra, üç koldan 13 Ağustosla Türk mevzilerine karşı hücuma geçti. Bundan sonraki bölümü kronolojik olarak gün gün ele alabiliriz

1 Ağustos 1921

Sivrihisar

16 Ağustos ta Mihallıçık işgal edildi

21 Ağustos 1921
Yunan Ordusu sakarya Nehrinin Güneyine geçti.

23 Ağustosa dek ciddi bir direnişle karşılaşmayan işgal ordusu komutanı Papulas, Batı Cephesi mevzilerine saldınlması ve ve cephenin iki yerden yarılmasını istedi.Mangal Dağını tutan Türk birlikleri. Mangal Dağında bir alaylık güç bırakarak geri çekildiler.

24 Ağustos 1921
Yunanlılar Mangal Dağını ele geçirdiler, ancak Türklerin burayı çok çabuk terketmelerinden de kuşku duydular. iki gün beklemeyi tercih ettiler. Bu beklemeden ya rarlanan Başkomutanlık, mevzilerin arkasına güç yığdı.

25 Ağustos 1921
Yunanlıların saldırısı püskürtüldü. Ancak Yunan kuvvetleri çok geniş bir alana yayılmıştı.

30 Ağustos 1921
Yunan birlikleri yeni bir saldırı başlattılar, beş gün boyunca süren çatışmalarda büyük kayıplar verdiler ve Çal Dağını zorlukla ele geçirebildiler. 4 Eylül 1921 Yunan Komutanı Papulas Savaş bakanına yazdığı bir raporda Ankaraya kadar ilerlemenin olanaksız olduğunu belirtti.

6 Eylül 1921
Mustafa Kemal, Fevzi Paşa Çakmak ve ismet Paşa yaptıkları toplantıda Yunan kuvvetlerinin iyicegüç kaybettiği konusunda fikir birliğine vardılar.

7 Eylül 1921
Keşif saldırıları yapıldı ve iyi sonuçlar elde edildi.

10 Eylül 1921
Türk Kuvvetleri Genel Karşı Saldın karan aldı ve dua tepe ele geçirildi. Yunanlılar Beylik köprü sırtlarına dek gerilediler.

12 Eylül 1921
Kartaltepe ve Beştepe ele geçirildi.

13 Eylül 1921
Yunan birlikleri tümüyle Sakaryanın batısına geçtiler.

14 Eylül 1921
Yunanlıları izleyen Mürettep Süvari Tümeni Sivrihisara girdi.

17 Eylül 1921
Türk Kolorduları Yunanlıları güneyden sarmaya başladı, Papulas Eskişehire çekilmeyi planladı. Aynı gün öncü birlikler Mihallıççıka girdiler.

20 Eylül 1921
Cephane yetersizliği dolayısıyla oldukça yavaş hareket edebilen Türk birlikleri, Sakaryanın batısına geçtiler.

23 Eylül 1921
Yunan birlikleri Eskişehire dek geriledi, burada yeni güçler ve cephanelerle desteklendi. 1921 yılının Eylül ayı sonlarında bitebilecek olan Yunan işgali, malzeme ve cephane yetersizliği dolayısıyla bir yıl kadar uzadı. Bu arada Yunanlıların Avrupada siyasi destek arayışları devam ediy ordu, ancak ingiltere ve Fransa gibi güçlü devletler, savaşın sonunu görmüşlerdi, dönemin Fransa Başbakanı Briand, Yunanlıların Türklerle bir an önce barış yapmalarını önerdi, ingiliz Başbakanı Lloyd George ise bir an önce Serv ruhunun terk edilmesi gerektiğini söylemeye başlamıştı. 1922 yılının bahar ayları boyunca hem Türk birlikleri, hem de Yunan birlikleri karşılıklı saldırı için hazırlıklarını yaptılar. Yunan Ordusunun başına hacı Anesti getirilmişti.

22 Ağustos 1922
Mustafa Kemal tüm hazırlıkların 15 gün içinde tamamlanması buyruğunu verdi.

24 Temmuz 1922 Yunanlılar istanbulu işgal için bir harekata girişti, bu harekat Türk saldırısının hızlanmasını sağlamaktan başka hiç bir işe yaramadı.

26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz başladı.

30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz bitti.

1 Eylül 1922 Seyitgazi düşman işgalinden kurtuldu 26 Ağustos 1922 de Türk Ordusunun başlayan taarruzu sonucu, 2 Eylül 1922 de Eskişehir düşman işgalinden kurtuldu. Ancak işgalciler geri çekilirken yakıp, yıkmış kenti harabe haline getirmişlerdi. Hakimiyeti Milliye Gazetesinin muhabirine göre Yunanlılar geri çekilirken 250 kişiyi öldürmüş, kent merkezinde 2 bin hane, 22 otel ve han, 2 bin mağaza ve dükkan, 5 hamam, 4 fabrika, 2 cami, 3 mescit ve 10 mektep yakmışlardı. Köylerde ise 13 bin hane ve 2 bin davar ağılı ateşe vermişlerdi. 150 bin dönüm ormanlık alan da kül haline getirilmişti.O günkü kaynaklara göre kent ve çevresinde 150 milyon lira zarar meydana gelmişti.

Görüldüğü gibi işgalin Bilançosu ağır olmuş ve son elli yıldır sosyal, Ekonomik ve kül­türel açıdan canlanmaya başlayan kenti yok olma aşamasına getirmiştir. Savaşın yarattığı dehşeti tarihe kaydetmek üzere alanları dolaşan Anadoluda Yeni Gün Gazetesi muhabirinin ilk izlenimleri ise şöyledir Eskişehire girdiğimiz zaman 2 Eylül akşamı otomobilimiz yamadan görülmez bir hale gelmiş, tam manasıyla eski Osmanlı imparatorluğunu andırı­yordu

Birçok harabelerden geçtikten sonra yine o harabeler arasında durduk, pek iyi bildiğim Eskişehiri hiç tanıyamayacak bir halde buldum. Düşman kasa­bayı hemen baştan aşağı yakmış. Oto­mobilimiz Köprübaşı denilen mevkide durmuştu. Etrafımız yanan dükkan, mağaza ve evlerin siyah ve korkunç enkazıyla sarılı idi” TBMM Hükümeti, korkunç manzaraya rağmen idari mekanizmayı kurmakta gecikmedi. Eskişehirin işgalinden sonra memurlarıyla birlikte Sivrihisara taşınmış olan Mutasarrıf ibrahim Bey, geri dönerek yönetimi ele aldı.

Kurtuluştan sonra yapılan ilk icraat, Eskişehiri, istanbul ve Ankaraya bağlayan tren raylarının ve köprülerinin onarımına başlanması oldu. Zira bu icraata öncelik verilmesinin temel nedeni, stratejik olmasının yanısıra, sosyal ve ekonomik yaşamla da yakından ilgi­li olmasıdır. iki ay içinde tren hattı onarılarak işletmeye açıldı.

Bunun yanında adliye örgütü, kentte eğitim ve öğretime başlanması için eğitim kurumları ve yangından zarar gören kentin su ve Elektrik tesisatı yeniden yapılandırıldı. Kentin imarı ve canlandırılması süre­cinde yaşanan ilginç olaylardan biri de TBMMnin Eskişehire nakledilme­si konusudur. 11 Ekim 1922 de ken­tin ileri gelen kişilerinden oluşturulan bir heyet, TBMM Başkanı Mustafa Ke­mal Paşa ile görüşerek Meclisin daimi olarak Eskişehirde toplanmasını istediler. Ancak bu teklif uygun bulunmadı.

Mustafa Kemal Paşanın 15 Ocak 1923 te Eskişehire yaptığı gezi de gerek Türkiyenin geleceği açısından gerek Eskişehirin imarı konusunda, bir dönüm noktası oldu. Mutasarrıflık Dairesinde Hükümet Konağı yaptığı konuşmada, Ulusal Kurtuluş Savaşında büyük acılar çeken Eskişehir halkının gösterdiği özveriyi takdirle karşıladığını açıkladı

Ayrıca, Mustafa Kemal Paşa Mutasarrıflık Daire­sinde, üst düzey memurlardan kentin imarı konusunda bil­gi aldı ve ihtiyaçlarının neler olduğunu öğrendi. Mustafa Ke­mal Paşa ilgililerden acilen Hayvanların ıslahı ve hastalıklar­dan korunması, tohumluk dağıtımı, yolların yapılması, yeni okul binalarının inşası, mevcut ormanların haritasının çıka­rılması gibi konulara eğilmeleri gerektiği direktifini verdi. Mustafa Kemal Paşanın bu direktifleri ve Eskişehirin kalkındırılmasına yönelik hassasiyeti belediye Başkanı Hasan Basri Beyi harekete geçirdi.

Özetle Kurtuluş Savaşının 5 önemli meydan muharebesinin üçü Eskişehirde geçmiştir. M.Kemal Atatürkün önderliğindeki T.B.M.M. mazlum halklara örnek olacak galibiyetlerin ilkini I.inönü Savaşı ile Eskişehir topraklarında kazanmıştır. Eskişehir, Ulusal Kurtuluş Savaşının kilit nok­talarından birini oluşturduğundan, savaşta maddimanevi olarak çok yıpranmıştır

Kurtuluştan sonra geriye yanmış, yıkılmış bir kent kalmış, ancak yöneti­cilerin ve halkın kenti yeniden canlandırma azmi yok olmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, 15 Ocak 1923te Hükümet Konağında yaptığı konuşmada vurguladığı gibi Eskişehir, zaferin kazanılmasında büyük katkı yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa, bu nedenle kentin imarıyla yakından ilgilenmiştir. Cumhuriyet döneminde yapılan yatırımlarla kısa zamanda modern bir kent yaratılmaya çalışılmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra, sancak ve mutasarrıflıkların il yapılmaları üzerine, Eskişehirde 1925 yılında il olmuştur. 1926 yılında Eskişehirin, Sivrihisar, Mihallıçcık ve Seyitgazi olmak üzere üç ilçesi bulunuyordu. 28.06.1954 tarihinde 6321 sayılı kanunla Çifteler, Mahmudiye, 27.06.1957 tarihinde 7033 sayılı kanunla Sarıcakaya ilçe haline getirildi ve Eskişehirin ilçe adedi 6ya çıkmış oldu. Daha sonra, 19.06.1987 tarihinde 3392 sayılı kanunla Alpu, Beylikova, inönü 9.05.1990 tarih ve 3544 sayılı kanunla Günyüzü, Han ve Mihalgazi ilçe haline getirilmiştir. Böylece ilçe sayısı 12ye çıkmıştır

Ayrıca kontrol et

Melikşah Hayatı

Melikşah Hayatı, Melikşah Kimdir?

Melikşah Hayatı Sultan Alp Arslan’ın oğlu türk Selçuklu Hükümdarı Melikşah, 1055 yılında İsfahan’da doğmuş, 1092 …