Komşu Nedir
Komşu Ne Demek? Komşu Nedir Kısaca? Komşu Ne Demektir? Komşu Hakkında Bilgi? Komşu Nedir?
Komşu Nedir. Komşu Ev, işyeri, arazı, köy, şehir ve ülke bakımından yakın olanların birbirlerine göre aldıkları ad.Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız meydana getirir. Iyi veya kötü günlerimizde şartlar en yakın çevre ile temas halinde bulunmayı gerektirir. Darlık zamanında yardımlaşma, normal zamanlarda ziyaretleşme, sır sayılabilen halleri gizleme birbirinin halinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma (şûf’a) komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağım teşkil etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de komşu ilişkisinden söyle söz edilir: “Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere iyilik edin ” (en-Nisa, 4/34).
Komşu deyiminin kapsamı ile ilgili olarak Hz. Ali (r.a) çevrede “sesi işitilenlerin” komşu olduğu görüşündedir. Hz. Aişe (r.a) da her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca, komşu tabiri, hiç bir ayırım yapılmadan, müslüman-kafir, abid-fasık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak bütün komşuları içine alır (Tecrid-i Sarıh Tercümesi, XII, 130).
Hz. Peygamber: “Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim” (Buhari, Edeb, 28; Müslim, Birr ve Sıla, 140: 141; Tirmizi, Birr, 28; Ibn Mace, Adeb, 4) buyurur.
Bir Müslümanın başkalarına zarar vermemesi, herkese iyilik yapması en önemli ahlaki görevlerindendir. Rasûlüllah (s.a.s): “Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir” (Buhari Iman, 3-4; Müslim, Iman, 64-66) buyurmuştur. Sürekli karşılıklı ilişkiler sebebiyle komşu güven konusunda daha önceliklıdır. Nitekim Allah elçisi başka bir hadiste bunu şöyle ifade buyurmuştur: “Şerrinden komşusunun güveninde olmadığı kimse gerçek mü’min olamaz” (Buhari, Edeb, 29; Müslim Iman, 73; Tirmizi, Kıyame, 60; Ahmed b. Hanbel, I, 387, II, 288, 336, 373, III, 154).
Mü’minin, kendi nail olduğu nimetlere diğer mü’min komşularının da nail olmasını, kendisi için istemediği şeyleri mü’min komşusu için de arzu etmemesi esastır (Buhari, Iman, 5) Bu prensipten hareket edilince komşu komşuyu rahatsız edemez. Burada, herkese uygulanabilen objektif bir ölçü sunulmuştur. Görüntü yaparak veya balkon, saçak vb. yapılarla komşunun arsasına taşarak zarar veren kimse, aynı davranış kendisine yapılsa razı olmayacaksa, kalbine danışarak doğruyu bulabilecektir. Allah Rasulü bu ölçüyü Vabisa (r.a)’ya hitabederek şöyle açıklamıştır: “Ey Vabisa insanlar sana fetva verse bile bir de kalbine danış. Birr (iyi, güzel olan şey), yaptığın zaman kalbini rahatlatan, günah ise kalbini rahatsız eden şeydir” (Darimi, Büyû’, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 228)
Komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle cevap vermiştir: “Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felaket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgarını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdığını bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver” (Y.Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, III, 1068).
Bu Hadisin ışığında Komşularımıza Karşı Yerine Getirmemiz Gereken Görevlerimizin Neler Olduğuna Gelince
1-) Komşularımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmalı, onlarla karşılaştığımızda selamlaşmayı, hal hatır sormayı, neş’e ve kederlerini paylaşmayı ihmal etmemeliyiz.
2-) Sağlık ve hastalıklarında, üzüntü ve sevinçli anlarında, düğün ve bayramlarda kendilerini ziyaret etmek, onlardan biri vefat etmek, onlardan biri vefat ederse yakınlarına başsağlığı dilemek, kendilerine destek olmak, cenazenin kaldırılmasında yardımcı olmak, davetlerini kabûl etmek, çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmek, koruyup gözetmek de komşuluk görevlerindendir.
3-) Peygamberimiz: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin” (Buhari, Edeb, 31; Müslim Iman, 74, 76, 77; Ibn Mace, edeb, 4; Darimi, Et’ime, 11). “Allah katında dostların en iyisi arkadaşına, komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrananıdır” (Buhari, Iman, 31; Tirmizi, Birr, 28) buyurmuştur.
4-) Komşularımıza ikramda bulunmak da ahlaki görevlerimizdendir. Rasûlüllah (s.a.s): “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna ikramda bulunsun” demiştir. (Buhari, Edeb, 31; Müslim, iman 74, 76, 77; Ibn Mace, Edeb, 4), Yine Peygamber “Ya Eba Zerr! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt ve komşularını da unutma,” tavsiyesinde bulunmuş, ayrıca “Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir” Müslim, iman, 74, Birr ve Sıla, 142; Ahmed b. Hanbel, 1,55) buyurmuştur.
5-) Fakir ve muhtaç komşuların yardımına koşmak, gerekirse onlara maddi yardımda bulunmak, ödünç para vermek, çalışabilecek durumda olanlara, geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak müslümanın görevidir. Kimsesiz ve yaşlı komşularımızın, işlerini takip etmek, yapmak veya yaptırma da çok güzel bir davranıştır (bk. Ehû Davud, Zekat, 25; Malik, Muvatta, Zekat, 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 31, 40).
6-) Komşuda olup bitenleri araştırmamak, ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmamak, bize karşı hatalı söz ve davranışlarda bulunmuşlarsa, onları anlayışla karşılayıp bağışlamak kendilerine dünya ve ahiret işlerinde yol gösterici olmak da komşuluk görevleri arasındadır. Kur’an-ı Kerim’de birbirinin kusurunu araştırmak ve başkasının gizli kalmış yanlarını ortaya çıkarmaya çalışmak yasaklanmıştır (el-Hucurat, 49/12).
7-) Komşulara kötülük yapmamak, zarar vermemek gerekir. Hz. Peygamber bunun önemini: “Komşusu, kötülüklerinden emin olamayan kişi iman etmiş olmaz” (Buhari, Edeb, 29; Müslim, Iman, 73; Tirmizi, Kıyame, 60) ve “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.” (Müslim, iman, 73, 75) buyurarak müslümanlara komşu hakkının önemini belirtmiştir.
Komşuya ya maddi veya manevi yoldan eziyet yapılır. Maddi kötülük, evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz etmek; onları bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek, kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Manevi kötülük ırz ve namusuna tecavüz etmek, aile sırlarını çevreye yaymaktır. Özellikle komşunun namusuna göz dikmek günahın katlanmasına sebep olur. Bir soru üzerine Hz. Peygamber, Allah’a ortak koşmak ve açlık tehlikesi ile çocuk öldürmekten sonra en büyük günahın, “komşunun hanımı ile zina etmek” olduğunu haber vermiştir. Mikdad b. Esved (r.a) bu konuda Rasûlüllah (s.a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Komşusunun karısıyla zina yapanın günahı, on kadınla zina yapan adamın günahından daha ağırdır” (Buhari, Tefsiru Sûre 2/3, 25/2, Edeb, 20, Diyat, 1; Hudûd, 30; Tevhid, 40; Müslim, Iman, 141, 142; Ebû Davud, Talak 50; Tirmizi, Tefsiru Sûre, 25/1,2).
Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre, Hz. Peygamber bir savaşa çıkmıştı. Yolda: “Bu gün, komşusuna eziyet eden kimse bize katılmasın,” buyurdu. Adamın biri: “Ben komşumun duvarının dibine abdest bozmuştum” deyince, Rasûlüllah: “Bu gün bize katılma” buyurdu. (Y. Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, III, 1068).baktabul
Bütün bu ayet ve Hadislerden de anlaşılacağı gibi, çevresindeki insanlarla iyi komşuluk münasebetleri kurmak her müslümanın görevidir. Bu görevi yerine getirmeyen ve komşularım rahatsız eden insanlara da her zaman rastlanmaktadır. Hz. Peygamber, kötü komşunun fenalıklarına karşı sabırlı olunmasını tavsiye etmiştir.
😎 Kötü komşunun, nasıl çevresindeki insanlara zararı dokunuyorsa aksine iyi komşunun da dünya ve ahirette yakınlarına iyilik ve yardımı dokunacaktır. Hadis-i şerifte; “Şüphesiz, Allah (c.c) salih müslüman sebebiyle komşularından yüz evden belayı defeder” (el-Askalani, Selamet Yolları, III, 298) buyurmuştur.
islam hukukuna göre, bitişik komşu olmak mali bazı hakların da doğmasına sebeb olur. Şuf’a ve irtifak hakları bunlar arasında sayılabilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ev komşusu eve, başkalarından daha fazla hak sahibidir” (Tirmizi, Ahkam, 31, 33; Ebû Davud, Büyû’, 73; Ahmed b. Hanbel, IV, 388-390, V, 8,12, 13,18). “Komşu komşusunun şuf’asına başkalarından daha fazla hak sahibidir” (Ebû Davud, Büyû, 73; Tirmizi, Ahkam, 32; Ibn Mace, Şuf’a, I, s.2).
Şuf’a, satılan bir malı, satın alan kimseden, sahip olduğu satın almadaki öncelik hakkına dayanarak, bedelini ödemek suretiyle geri alabilme hakkını ifade eder. Irtifak hakkıise, komşunun mülkü üzerindeki geçit, su alma veya su geçirme gibi gayrı menkule bağlı olarak geçen haklardır