Fransız ihtilali

Fransız ihtilali

Fransada 1789 yılında halk ve burjuva denilen, orta tabakanın krala, asillere ve ruhbanlara karşı ayaklanması ile başlayan, dünya ölçüsünde siyasi ve sosyal sonuçlar doğuran hareketin adı. Dünya tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden 1789 Fransız ihtilali, yeniçağın kapanıp yakınçağın başlamasını sağlayan büyük bir hadisedir.Bu ihtilalin de diğer hareketlerde olduğu gibi bir hakiki, bir de zahiri görünen sebepleri vardır

Fransız ihtilalinin görünen sebepleri iç ve dış sebepler olarak iki kısımdır Dışa dayalı sebepleri, ingiliz-Fransız koloni, sömürge rekabetidir. Yediyıl Savaşları ile 1756-1763 büyük zararlara uğrayan Fransada ekonomik çöküş hızlandı. Bu durum Fransızların ayaklanmasına sebeb oldu.

iç sebepler Milleti sınıflara ayırarak üstün sınıflardan asil ve ruhbanların, burjuva ve köylülerin kazançlarının büyük kısmını elinden aldığı bir ekonomik düzenin yaşanmasıdır. Ayrıca, kiliselerin ve din adamlarının ruhban sınıfı mal edinmelerinin doruk seviyeye çıkması, ahiret işlerinde kendi dünyalık kazançlarını öne almaları, kendilerine inananlarda aşırı düşmanlık doğuruyordu. Buna dayalı olarak, Avrupada yayılma istidadı gösteren dinsizlik fikirleri, memnun olmayan insanlar arasında kendine uygun zemin bulmuş oluyordu.

Fikir hürriyeti savunuculuğu adı ile Voltaire gibi dinsizler çeşitli aksaklıkları bahane ederek, Hıristiyanlığa, hatta ileri giderek islamiyete şiddetle saldırıyorlardı. Bu gibiler yazılarında dine inanmadığını açıkça söylüyor öldüğünde, cenazesinde dini merasim yapılmamasını vasiyet ediyorlardı. Öte yandan Jean Jacques Rousseau, sonradan komünizme dönüşecek fikirleri düzeninde eşitliği savunuyor, bu eşitliği sağlamak için kişi hürriyetlerinde her türlü kısıtlamanın mübah olacağını söylüyordu.

ihtilalin esas sebebi Ortaçağ Avrupasında Hıristiyanlığın engizisyon zulmünün şiddetle estiği dönemde, Osmanlı hükümranlığı altında yaşayan müslim-gayri müslim bütün tebada sulh ve sükün vardı.

islamiyetin gelişmesinin, yayılmasının reaksiyonu olarak, başta papalar olmak üzere kral ve derebeyleri, zedelenen menfaatlerini kurtarmak için Haçlı seferleri tertipleyerek, bir milyondan ziyade

dindaşlarının ölümüne sebeb oldular. Bu kinleri, 1453 te istanbulun Fatih Sultan Mehmed Han tarafından fethi ile doruk noktaya ulaştı. Avrupada Hıristiyan ahali asker olarak doğuya yaptıkları seferlerinde Müslümanları ve idarecilerini yakından tanıdılar. Halkın, hükümdarın elinde bir esir

olmadığını, halkın devlete, devletin de halka karşı görev ve sorumlulukları olduğunu anladılar. Hele ayrı dinlerden olanlara da tanınan ibadet, sanat ve ticaret serbestileri Hıristiyan halk arasında sevgi ve dostluk fikirlerini yerleştirdi. Artık papa ve krallar Haçlı ordusu toplayamıyorlar, donanmalar kuramıyorlardı. Fransız ihtilalinin, evvelinde 1700 lü yıllarda Avrupada halk yoksul, güçsüz buna karşılık krallar, kiliseler zengin ve güçlüydü. Bu dengesizlik 1789 daki ihtilalle patlama noktasına geldi.

Yapı ve yaşayış ihtilal öncesi Fransada sosyal eşitsizlik gittikçe büyümüş ve sahib oldukları imtiyazlarla kesin çizgilerle birbirlerinden ayrılan üç sınıf meydana gelmişti. En üst tabakayı nüfüsun ancak % 2sini teşkil eden, asiller meydana getiriyordu. Bunlar toprağın % 25ine sahib olup, topraklarında köylüleri çalıştırır, vergi vermezlerdi. Asiller arasında bulunan ruhban sınıfı nüfüsun % 1inden az olduğu halde, toprağın % 10u kiliseye aitti. Bunlar da vergi vermezlerdi. Üçüncü sınıf ahali idi. Kendi arasında sınıflara ayrılan bu tabaka, nüfüsun % 97sini meydana getirdiği halde, toprağın ancak % 57sine sahipti. Verginin çoğunu bunlar öderdi. Ahalinin ilk grubunu teşkil eden Burjuva sınıfı

da büyük ve küçük burjuva olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Büyük burjuvalar bankacılık ve sanayi işleriyle uğraştıklarından zengin idiler. Asillerden farkı, seçme ve seçilme haklarının olmamasıydı.

Küçük burjuva ise esnaflıkla uğraşırdı. Pek zengin olmamakla beraber köylülere nazaran iyi durumda idiler. Köylüler ise tabakanın en alt kısmını meydana getiriyorlardı. Toprakların % 20sine sahib olmalarına rağmen, büyük miktarda vergi verirlerdi. Kendi topraklarında çalışanlar ve asiller ile kilisenin topraklarında çalışanlar olmak üzere ikiye ayrılmışlardı. Bunlar boğaz tokluğuna çalışırlardı.

ihtilalin dahili sebeplerinden birisini de ekonomik ve mali sebepler teşkil etmekteydi. Fransız toplumundaki sosyal dengesizlik, ekonomik dengesizliğe de yol açmıştı. Gelişen sanayi dolayısıyla büyük burjuva zenginleşmiş ve hak taleb etmeye başlamıştı. Asillerin ve rahiplerin hiç vergi vermemelerine karşılık köylüler, mahsullerinin büyük bir kısmını vergi olarak veriyorlardı. Gerek bu

büyük eşitsizlik ve gerekse vergi toplıyan aracıların haksız muameleleri, köylüleri tedirgin ediyordu. Bundan başka Fransanın bir yerinden, başka bir yerine götürülen mallar için geçiş vergisinin alınması, halkın devlete karşı cephe almasına yol açmıştı. Ayrıca Fransanın Amerikaya kendi mali gücünü aşacak şekilde yardım etmesi, maliyeyi oldukça bozmuş ve mali krizin meydana gelmesine sebeb olmuştu.

ihtilalin başlaması ve safhaları Fransız ihtilali bir vergi meselesinden dolayı patlak vermişse de, aslında bu, ihtilalin patlaması için bir kıvılcım olmuştur. Maliye bakanları o güne kadar mali durumu düzeltemedikleri gibi, vergi meselesini de halledememişlerdi. Kral, vergi meselesini halletmek için 1614 ten beri toplanmayan Etajenero denilen ruhban, asiller ve burjuva sınıflarının temsilcilerinden

ibaret bulunan Millet Meclisini toplantıya çağırdı. 5 Mayıs 1789 da toplanan bu mecliste, ekseriyeti elde eden ahali sınıfı temsilcileri, 17 Haziran 1789 da kendilerini Milli Meclis ilan ettiler. Bu duruma razı olmayan kral, meclisin dağılması emrini verdi ise de, bu emir yerine getirilmedi. 9 Temmuzda Kurucu Meclis haline çevrildi

Kralın, meclisi dağıtma isteği üzerine galeyana gelen halk, Pariste isyan etti. 14.7.1789 da siyasi mahkümların bulunduğu Bastil Kalesini ele geçirerek mahkümları serbest bıraktılar. Bu tarih, Fransızların milli bayramı oldu. Fransadaki bütün manastırlar ve şatolar yakılıp yıkıldı. Kral bir anda

bütün yetkilerini kaybetti. Asiller ülkeden kaçmaya başladılar. Seine Nehrinde 300 papas bindirildikleri sandallarla beraber sulara gömüldü. Karışıklıkları önlemek için Meclis 4-5 Ağustos gecesi derebeylik sistemini kaldırdı. Herkesten eşit vergi alınmasını ve her vatandaşa bütün memuriyet ve rütbelerin eşit olarak açık bulunmasını kabul etti. Meclis 28 Ağustosta bütün vatandaşların hukukça eşit olduklarını bildiren insan Hakları Beyannamesini yayınladı.

Burada insanların hak ve hürriyetlerinden, eşitliklerinden bahsediliyordu. Halbuki, 18. yüzyılda Avrupada yayınlanan bu insan Hakları Beyannamesinde bildirilenlerden çok daha fazlası, Müslümanlara yedinci asırda yani on bir asır evvel Allahü teala tarafından, hak olarak verilmişti.

Kuran-ı kerimdeki pekçok ayet-i kerimeler ve Peygamberimizin hadis-i şerifleri bu husüsun değişmeyen temel esaslarıdır. Nitekim Peygamber efendimiz Veda Hutbesinde ümmetine, Fransız ihtilalinden on bir asır evvel kardeşlik, hak, adalet, hürriyet ile ilgili hususların yerine tam getirilmesini

emir buyurmuştu. insan Hakları Beyannamesi ile siyasi ve sosyal hayatı değişen Fransada yüzyıllık müesseseler bir anda yıkıldı ve demokrasi kuruldu. Bu insan Hakları Beyannamesini yayınlayan Fransızlar, 19 ve 20. yüzyılda, sömürgelerindeki milyonlarca insana, her türlü eziyeti reva görmüşler, Haçlılık zihniyetini defalarca yine göstermişlerdi. Mesela, Cezayirde ve Güneydoğu Anadoludaki

katliamlar Fransızların yüzkarasıdır. Demokrasinin gereği olarak Jakobinler ve Garodinler diye iki parti kuruldu. Fransa 1789-1791 yılları arasında karışıklıklara sahne oldu. Kurucu Meclisin hazırladığı Anayasa, 14 Eylül 1791de kabul edildi. Böylece meşrüti monarşi kurulmuş oldu. Kurucu meclis dönemi kapanıp Yasama Meclisi göreve başladı. ihtilalciler daha sonra iktidarı ele geçirip Cumhüriyet

tarafdarlarını ve kralı saraydan alarak kiliseye hapsettiler. Asillerden bir çok kimse idam edildi. 22 Eylül 1792 de Yasama Meclisi, krallığın kaldırılması ve Cumhüriyetin ilanı ile yeni bir döneme girdi ki, bu döneme Konvansiyon Devri denir. Bu dönem iç isyanlarla dolu olup, binlerce insan öldürüldü.

Fransa, misli görülmemiş boğuşmalar ve anarşi içindeyken, müttefik Avrupa devletlerinin Fransayı istila etmek, ihtilalin kendilerine sıçramamasını temin için orada eski düzeni kurmak çabaları, milliyetçilik hisleri ile birbirine bağlı ihtilal ordularının başarıları karşısında netice vermedi. Bu durum kralcıları zayıf duruma düşürüp, Cumhüriyetçilerin otoritesini kuvvetlendirdi.

27 Ekim 1795 te Direktuvar idaresi kurularak müfrit cumhüriyetçiler iktidardan uzaklaştırıldı. Mısır Seferinden başarısızlıkla dönen Napolyon Bonapart, bu idareyi devirerek üç konsülden meydana gelen Konsüllük idaresini kurdu ve kendisini de birinci konsül ünvanı ile cumhurbaşkanı ilan etti.

Bu diktatörlük Napolyonun Avrupa devletlerinin kurdukları koalisyonlara karşı kazandığı başarılarla kuvvetlendi. Napolyon 2 Ağustos 1802 de hayat boyu cumhurbaşkanı, 18 Mayıs 1804 te Fransa imparatoru ünvanıyla meşrüti hükümdar ilan oldu. Bununla cumhüriyet sona erdi ve birinci

imparatorluk başladı. Böylece ihtilal görünüşte bitti. Fransa ihtilali, bugün demokrasi dediğimiz yeni bir devlet rejiminin doğmasına yol açtı. Ayrıca milliyet, hürriyet, eşitlik, adalet ve kardeşlik gibi Avrupa için yeni bir takım düşünce ve prensiplerin ortaya çıkmasına vesile oldu. ihtilalin Avrupaya getirdiği yeniliklerin bir diğeri de insan haklarıdır.

Fransız ihtilalinin bitişi hakkında kesin tarih olmamasına rağmen, 1804 tarihi kabul edilirse, 15 sene devam etmiş demektir. ihtilalin gayesi, başlangıçta, ezilen fakir tabakanın zulümden kurtarılmasını hedef alırken, 15 sene içinde fakir halk bu ihtilal filminde hep figüran rolünde kalmış ve ihtilal liderlerinin dublorü olmuştur. Kararı ihtilalciler vermiş, ölmeyi ise kurtarılacak halktan istemişlerdir.

ihtilalin her döneminde ihtilal liderleri, kendini kuvvetli hissedince, mesai ve kader arkadaşını bir yolla öldürmekten çekinmemiştir. Her dönemin liderleri bir öncekileri ihanetle suçlamıştır. Hak ve adaleti, saygıyı, çiğneyerek sağlamak istemişlerdir. ihtilal liderlerinden birisi meclisteihtilal çocuklarını yiyor! diye feryat etmiştir. ihtilal, sonunda onu da yemiştir.

ihtilal, kurulu devlet düzenini aniden yıkıp, yerine yenisini kurmaya çalışma hareketidir. En kötü düzen, gerektiğinde iyi sayılan düzensizlikten iyidir. Bugün bazı ülkelerde yayılma istidadı görülen terör hareketleri, temelde 1789 Fransız ihtilalinin izlerini taşımaktadır.

Ayrıca kontrol et

Melikşah Hayatı

Melikşah Hayatı, Melikşah Kimdir?

Melikşah Hayatı Sultan Alp Arslan’ın oğlu türk Selçuklu Hükümdarı Melikşah, 1055 yılında İsfahan’da doğmuş, 1092 …