Cumhuriyetin ilanı

Cumhuriyetin ilanı

Lozanın kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devletinin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız-şartsız ulusa ait olan insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın gerekse Meclis içinde bulunanların büyük kısmı Padişaha dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar

Padişahın işgal ettiği Saltanat-Hilafet makamı yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yılından beri de Osmanoğullarından başka hiçbir Aile iktidar olmamıştı. Egemenlik biri dinden diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişahta toplanıyordu. Gerçi ittihat Terakki bu gücü kırmıştı fakat sistemin özünü yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini değiştirememişti

Egemenliğin tanrı hakları sisteminden insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişahtan ulusa geçişi bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesinde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920de B.M.M.nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu. Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti

M. Kemal Paşa Padişahın ihanetini bildiği halde henüz zamanı olmadığı için Padişahı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurumda Mazhar Müfite not ettirdiği Cumhuriyet inancını Ulusal hir sır olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı.içinde Cumhuriyetçi bir düşünceyi ortaya atmak iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında Cumhuriyet ilan edelim önerilerini red etmişti.

Fakat Kurtuluş Savaşının Başkomutanı Türk Ulusunun kurtarıcısı M. Kemal Türkiyenin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanatın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanatın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Mecliste tutucu kanat direndiyse de M. Kemal Paşanın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanatın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşayı engellemeye çalıştılar.

2 Aralık 1922 de Meclise muhalif grup tarafından bir öneri verildi. intihab-ı Mebusan Kanununda değişiklik yapılmasını isteyen önergede Büyük Millet Meclisine üye seçilmek için Türkiyenin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. M. Kemal Paşayı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M. Kemal Paşa doğum yerinin Türkiyenin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten sonra düşmanlara karşı savaştığını vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp ulusun sevgisisi kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge red edildi.

Mustafa Kemalin kamuoyu yoklaması yapmak üzere 14 Ocak 1923 de Batı Anadoluda bir geziye çıkmasını fırsat bilen muhalif grup Onun Ankaradan ayrıldığının ertesi Günü Hilafet-i islamiye ve Büyük Millet Meclisi başlıklı bir broşür yayınladılar. Broşürün önceden hazırlanmış olduğu ve M. Kemalin Ankaradan ayrılmasını fırsat bilerek dağıtıldığı anlaşılıyordu

Broşürün ana fikri islam kamuoyunun son gelişmelerden Saltanatın Kaldırılışı büyük ızdırap içinde bulunduğu Hilafetin hükümet demek olduğu ve Hilafetin hukuk ve görevlerini yok etmenin hiç kimsenin hiç bir meclisin elinde olmadığı esaslarına dayanıyor Halife Meclisin Meclis Halifenindir. sözleriyle bitiriyordu Yürütme yetkisinin Halifeye verilmesini ve Meclisin aldığı kararların ve kanunların Halifeyi bağlamayacağı dolayısıyla Meclisin çıkardığı Saltanat ve Hilafet ile ilgili yasaların meşru olmadığı görüşü savunuluyordu. Bu bildiri M. Kemale ve Onun gerçekleştirmek istediği devrime bir tepki idi.

izmite gelen M. Kemal din ve hilafet konusunda yaptığı açıklamada Türkiye Büyük Millet Meclisi Halifenin değildir ve olamaz Türkiye Büyük Millet Meclisi yalnız ve yalnız Ulusundur. dedi. T.B.M.M.nin büyük programının tam bağımsızlık kayıtsız şartsız ulusal egemenlik esaslarına dayandığını teokratik devlet. biçiminin ve buna bağlı bütün toplumsal düzenin ve çıkarların yıkılacağını belirtti.

16 Ocakta yaptığı toplantıda Hilafetin dinle ilgisi olmadığını siyasi bir mevki olduğunu idare-i maslahatçılıkla devrim yapılamayacağını belirtikten sonra Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe bizim kafamızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız devrim ve ilerleme bir an bile durmayacaktır. diyerek gericilere gerekli yanıtı verdi. Basınla iyi ilişki kurmak istediği için izmitte yaptığı basın toplantısında Devrim yapılacağını açıklarken Mecliste birliğin sağlanması için Müdafaa-i Hukuk Gurubunun gerekli olduğunu bunun dışındaki grupların yararlı olmadığını belirtti ve ittihatçılardan ülke yararı için politikaya karışmamalarını istedi.

Bu sırada Annesi Zübeyde Hanımın ölüm haberi geldi. izmirde annesinin mezarı başında devrimci inancını Ulusal hakimiyet uğrunda canımı vermek benim için bir vicdan ve namus borcu olsun. sözleriyle bir kez daha yineledi. Bu sırada Lozanın ilk görüşmeleri kesildiği için ismet Paşa ile Ankaraya döndü. Mecliste gizli oturumlar çok sert geçti. Trabzon mebusu Şükrü Beyin Topal Osman tarafından öldürülüşü M. Kemale saldırılara yol açtı. M. Kemali kendilerine büyük engel gören tutucu gerici ittihatçılar çıkarcı gruplar Ona karşı muhalefette birleşiyorlardı. Yakın arkadaşlarından Rauf Bey Karabekir Refet Ali Fuat Paşalar da yavaş yavaş yanından ayrılıp Hilâfetçilere kuvvet veriyorlardı.

Saltanatı geri getirmek isteyen gericilerin çalışmaları karşısında arkadaşlarının kendisini yalnız bıraktığını gören M. Kemal 20 Mart 1923te Konyada yaptığı bir konuşmada Türkiyeyi Ortaçağ karanlığına çekmek isteyen gericilere karşı tutumunu açıkça şu sözleriyle belirtti Eğer onlara karşı benim şahsımda bir şey anlamak isterseniz derim ki ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım yalnız benim şahsi imanıma değil yalnız benim amacıma değil o adım benim ulusumun hayatıyla ilgili o adım benim ulusumun hayatına karşı bir kasıt o adım ulusumun kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adımları atanları tepelemektir…

Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim. Örneğin eğer bunu sağlayacak kanunlar olmasa bunu sağlayacak meclis olmasa öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam yine tepeler ve yine öldürürüm. Cumhuriyete doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa 8 Nisan 1923de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak programını belirlerken siyasi biçimlenmeyi de hazırladı.

Savaş zamanının T.B.M.M.nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp seçime gitme kararı aldı. M. Kemal dağılmadan önce Meclisten 15 Nisanda Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile Hıyanet-i Vataniye Kanununa ileride gerekirse yine istiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.

Yeni kurulacak Mecliste kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyeti ilan etmeyi düşünen M. Kemalin bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları M. Kemalin partiler üstü kalmasını politikaya karışmamasını önererek Onu pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Beyin ismet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozandan dönen ismet Paşayı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlıktan bile istifa etti.

ikinci Meclis toplandıktan sonra Lozanı onayladı. Artık sorun Türkiyenin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923de Neue Treie Presse adlı bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede 23 Nisan 1920de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıklanamadığını belirtip yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.

Yeni devletin başkentinin neresi olacağı da bir sorundu. Ankara 1920den beri bu işi yapıyordu. Merkezi ve güvenli durumu ortada idi. Mecliste uzun tartışmalardan sonra 13 Ekimde Ankara başkent olarak oy çokluğu ile kabul edildi. Cumhuriyetin ilanına bir adım daha yaklaşılmıştı.

M. Kemale Cumhuriyetin ilanına fırsat veren bir hükümet buhranı oldu. Başbakan Fethi Okyar Beye karşı Mecliste muhalefet oluşması üzerine M. Kemal Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili Fevzi Paşanın dışında kabinenin istifasına karar verdi ve 27 Ekimde uygulandı. Mevcut sisteme göre her bakan Meclis tarafından tek tek seçiliyordu. istifa eden bakanlar yeniden seçilirlerse görev kabul etmeyeceklerdi. Bu sırada Rauf Bey Kazım Karabekir Ali Fuat Refet Paşalar istanbulda bulunuyorlar ve temasları Halifeye yakınlık gösterileri oluyordu. Ankarada ise kabine kurulamıyordu.

Bu gelişmeler üzerine Cumhuriyet ilanı ile işi kökünden çözmeye karar veren M. Kemal 28 Ekim gecesi Çankayada ismet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı ve Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz. diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra ismet Paşayı alıkoydu ve birlikte Teşkilat-ı Esasiye Kanununda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. Ertesi Gün Saat 10da Parti grubunda yapılan toplantıda M. Kemal Paşa Genel Başkan olarak Hükümet buhranının mevcut sistemden kaynaklandığını bunun çözümünün istikrarlı bir sistemde olduğunu belirttikten sonra değişiklik önergesini okuttu

Türkiye Devletinin Hükümet şekli Cumhuriyettir Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur Türkiye Devleti Hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini icra Vekilleri Bakanlar Kurulu vasıtasıyla idare eder

Bu önerge Parti toplantısında tartışıldı Büyük Millet Meclisinin aynı akşam 29 Ekim 1923 saat 1845 de yaptığı toplantıdan sonra 20.30da yaşasın cuhmuriyet sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devletinin adı kondu. türkiye cuhmuriyeti Hemen arkasından da Türk Ulusunun kurtarıcısı Gazi M. Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkanı M. Kemal kendisini Cumhurbaşkanı seçen Meclise teşekkür ettikten sonra Son yıllarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat kendi hakkında kötü düşüncede bulunanların ne kadar tetkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat etti.

Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri Hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir… Türkiye Cumhuriyeti mutlu başarılı ve muzaffer olacaktır. sözleriyle konuşmasını tamamladı. M. Kemal Cumhurbaşkanı seçildiğinde henüz 42 yaşındaydı. Cumhuriyetin ilk Başbakanı ismet Paşa oldu.

19 Mayıs 1919da Samsunda başlayan yeni ve bağımsız bir Türk Devleti kurmak savaşı dış ve iç düşmanlara karşı başarıyla sonuçlanarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Kurtuluş Savaşının inanç ve başarısı nasıl Atatürkün eseri idiyse Cumhuriyet de yine Onun eseri idi. ileriki yıllarda bunu şu sözleriyle belirtti. Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyetidir.

Sonuç Bir zamanların muhteşem Osmanlı imparatorluğu gerek iç gerekse dış etkenlerin sonucunda 18. y.y.dan itibaren hızlı bir çöküntüye girdi. Kapitülasyonlar sebebiyle Avrupa devletlerinin açık pazarı durumuna geldi. Rusya ve Avusturyanın devamlı saldırıları sonunda savaşları kaybederken önemli topraklarını elden çıkardı. imparatorluğun bu çöküntüsünü gören Padişahlar imparatorluğu kurtarmak için ıslahat önlemlerine başladılar. Fakat yalnızca Askeri olan bu önlemler etkili olamadı. III. Selimin başlattığı Nizam-ı Cedit ise 1807de gerici bir ayaklanma ile son buldu.

19. y.y.da çöküntü büyük hızla sürerkenFransız Devriminin ortaya koyduğu ulusal bağımsızlık ve egemenlik akımları Osmanlı imparatorluğunun balkanlarda yaşayan Hristiyan azınlıklarını etkiledi ve bağımsızlık isteklerini kamçıladı. Sırp Yunan ve hatta Mısır ayaklanmaları imparatorluğun iç bünyesini sarstı ve bunlar giderek bağımsızlık veya özerklik kazandılar. Bu yüz yılda Rus tehlikesi karşısında ingiltere ve Fransa Osmanlı imparatorluğunun Toprak bütünlüğünü koruma politikası izlediler. Kırım Savaşında bu politika sonucu Rusyaya savaş bile açtılar.

1838 ticaret anlaşması ile imparatorluk ekonomik bakımdan batının eline geçerken 1854den sonra başlayan dış borçlanma ile1881de mali iflasa ve batının mali denetimine girdi. II. Mahmut Islahatı ve Tanzimat da imparatorluğun kurtuluşu için çözüm olmadı. Genç Osmanlıların çalışmaları 1876da Kanun-u Esasinin ilanını hazırladı. Birinci Meşrutiyet yaşama fırsatı bulamadan 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı bu dönemin sonunu hazırlarken Abdülhamidin istibdatı başladı. Bu tarihten sonra ingiltere de koruyucu politikasını terk etti. Ermeni konusu da ilk kez gündeme geldi. Osmanlı imparatorluğu bundan sonra Almanyaya yanaştı. Alman siyasi askeri ilişkisi Alman ekonomik ihtiraslarını da getirdi. Bağdat Demiryolu projesi bunu simgeledi.

20. y.y.a girilirken Abdülhamide karşı başlayan Genç Türk hareketi gittikçe kuvvetlendi ve 1908de II. Meşrutiyeti getirdi. Fakat 31 Mart gerici ayaklanması ile 1909da iç buhran yaşandı. II. Meşrutiyet de imparatorluğu kurtaramadı. Osmanlıcılık islamcılık Batıcılık ve Türkçülük akımlarının çatıştığı bu dönem içte buhranlar Anarşi yaratırken dışta da Trablus ve Balkan Savaşlarında büyük yenilgi ve tüm Makedonyanın kaybı ile sonuçlandı. iktidarı ele geçiren i.T. ise diktatörlüğe gitti. i.T. nin üç güçlü adamı Enver Talat ve Cemal Paşalar 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşına Almanya yanında girerlerken imparatorluğun kaderi de çizilmiş oldu. Bu savaştan çok ağır kayıplarla yenik çıkan Osmanlı imparatorluğu Mondros Ateşkesi ile kayıtsız şartsız teslim oldu.

Yüz yıldan beri süren Doğu Sorununun çözümü Avrupanın Hasta Adamının mirasının paylaşılması ile Türk Ulusunun dünya siyasi tarihindeki varlığı ortadan kaldırılmak isteniyordu. Savaş içinde gizli anlaşmalarla ingiltere Fransa Rusya ve italya Osmanlı imparatorluğunun paylaşılmasını kararlaştırmışlardı. Fakat Rusyada devrim çıkınca anlaşmalar önemini yitirdi. Türk Ulusunun hakkında karar verecek en büyük kuvvet ingiltere idi. ingiltere Batı Anadoluyu Yunanistana veriyor Doğuda bir Ermenistan ve Kürdistan kurmak istiyor Türk yurdunun geri kalan yerlerini de Fransa ve italya ile paylaşıyordu.

Ülkenin yağmalanmasına boyun eğen Padişah ve Hükümet kurtuluşu ingiliz himayesinde görüyorlardı. Halk ve aydınlar çaresizlik içinde çoğunluk kadere boyun eğmiş görünüyordu. Kurtuluş çareleri arayanlar Padişah-Halifesiz bir çare düşünemiyordu. Kurtuluşu Amerikan mandasında görenler veya yörelerinin kurtuluşunu sağlamak için çalışanlar vardı Birinci Dünya Savaşının sonundaki perişan ve çaresiz durumda bir tek insan M. Kemal top yekun kurtuluş ve tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak düşüncesiyle Samsuna geldi. Onun yola çıktığı sırada ise Yunanlılar izmiri işgal ediyorlardı. Padişah ve Hükümet ise izmiri Yunanlılara veren ingilizlerin hala körü körüne her isteğine boyun eğiyorlardı. Düşmanla işbirliği yapan Padişah ve istanbul Hükümetinin bu tutumları karşısında M. Kemal ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik savaşının esaslarını Amasyada ulusu ve orduyu Padişah-Halifeye karşı ayaklandırmak şeklinde belirledi.

Erzurum ve Sivas Kongrelerinde de bu esaslar içinde yeni bir Türk Devletinin kuruluşunun ulusal bilinçlenme idari siyasi örgütlenmesini de gerçekleştirdi. Misak-ı Milli ile bu esaslar istanbulda bir kez daha ortaya konunca ingilizler istanbulu işgal ettiler. Bundan yılmayan M. Kemal Ankarada ulusun meşru iradesinin eseri olan ulusal egemenlik prensibini B.M.M. ile ortaya koydu. Fakat bütün bunların gerçekleşmesi çok büyük güçlükler ve olanaksızlıklar içinde yapılıyordı. Bir yandan itilaf Devletleri ve Yunan saldırısı ve baskıları bir yandan Padişah ve istanbul Hükümetinin M. Kemal ve B.M.M.ni gayri meşru ilan etmesi Türk Ulusunu olumsuz yönde etkiledi. Türk Ulusu yüzlerce yıldan beri dini ve geleneksel iktidar kabul edilen Padişah-Halife ile bu değerleri yıkan ve yerine ulusalegemenlik değerleriyle ulusu bir araya toplamak isteyen M. Kemal hareketi arasında bir süre bocaladı. Yer yer B.M.M.nin otoritesine karşı ayaklanmalar çıktı.

Doğu Anadoluda Ermenilere Güneyde Fransızlara karşı savaşıldı. Batıda Yunan Taarruzu ve iç ayaklanmalara karşı Kuva-yı Milliye ile çözüm bulan B.M.M. daha sonra düzenli ordu kurar. I. ve II. inönü Savaşları ile ilk askeri başarılarını sağladı. Diğer yandan dış ilişkilerde Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşmasını imzaladı. Sakarya Meydan Savaşında Yunan Ordusunu yendi. Fransa ile de anlaşan Türkiye itilaf bloğunu da parçaladı. 26 Ağustosl922de başlayan ve 9 Eylülde izmirde Yunan Ordusunun denize dökülmesi ile son bulan Büyük Taarruz Türkiye gerçeğini ve Türk Ulusunun yenilmez azmini bütün dünyaya kanıtladı. Askeri başarısını Mudanya Ateşkesi ve Lozan Antlaşması ile de onaylattı. Emperyalizme karşı yapılan bağımsızlık savaşını kazanan Türk Mucizesini yaratan Türkiyenin bu başarısı bütün Mazlum Uluslara örnek oldu.

M. Kemal Kurtuluş Savaşının bittiği yerde Türkiyenin çağdaşlaşma savaşını başlattı. 1 Kasım 1922de Saltanatın kaldırılışı ve 29 Ekim 1923de Cumhuriyetin ilanı ile Türkiye yeni devlet sistemini Fransız Devrimi ile ortaya konan insan haklarına dayanan Ulusal ve Laik Devleti gerçekleştirmiş oldu. Ancak çağdaş devlet ve ülke olma mücadelesi için Türk Devriminin başarılması için Cumhuriyet döneminde Atatürk ün yeni mücadele vermesi gerekiyordu

Ayrıca kontrol et

Melikşah Hayatı

Melikşah Hayatı, Melikşah Kimdir?

Melikşah Hayatı Sultan Alp Arslan’ın oğlu türk Selçuklu Hükümdarı Melikşah, 1055 yılında İsfahan’da doğmuş, 1092 …